Sanatın Erkeksiz Tarihi kitabıyla Aslı Kotaman tıpkı genel tarih yazımında olduğu gibi tarihinde de eşit şartlara sahip olmayan cinsiyetler için taze bir soluk oluyor ve son derece samimi anlatımıyla bizleri kataloglarda çok da göremediğimiz elli kadın sanatçıyla tanıştırıyor.
“Sanat tarihi yazılırken göz ardı edilen, unutulan, eserleri sergilendikten sonra imha edilen, erkek meslektaşlarına atfedilen eserler üreten tüm sanatçıları, tarih anlatılırken hak ettikleri yere geri koymayı, biraz da bu sebeple, bir sorumluluk olarak görüyorum.” diyen Aslı Kotaman toplumsal cinsiyet hiyerarşisi içinde görmezden gelinenler, anlatılarda hak ettiği yeri bulamayanlar, ürettikleri eserlere rağmen kendilerine sanatçı olma şansı verilmeyenler için bir adım atıyor ve özgün anlatımıyla her birini kişisel tarihimize katmamıza olanak sağlıyor.
Sayfa: 176
Kadınlara dair bir geçit töreni
Bu sanat tarihinin lineer anlatısına bir çelme takmayı istiyor. Frida’yı adıyla, Picasso’yu ise soyadıyla tanımlıyor oluşumuzun sempati örtülü bir ayrımcılık olduğunu kabul etmeli, en çok bildiğimiz sanatçıların hemen tümünün erkek olmasını fark etmeli, “Yahu kadın sanatçıların adını neden öğrenemedik?” diye isyan etmeliyiz.
Linda Nochlin “Neden Büyük Kadın Sanatçı Yok?” makalesini niye yazmış biliyor musunuz?
Yok mu gerçekten?
Sanat tarihinde kadınlar
Kitabın sayfalarını çevirin bakalım. Sanat tarihi yazılırken kadınlar bir yanlışlık sonucu ya da yeterince iyi olmadıkları için dışarıda bırakılmadı. Sanat tarihi, başından itibaren sistematik olarak kadınları, dahası erkek olmayanları dışarıda bıraktı.